Command & Conquer Remastered Collection - İnceleme

Eski dostlarla yeniden buluştuk ve gayet güzel oldu!

Bugünlerde eski popülaritesinin yerinde yeller esse de bir zamanlar gerçek zamanlı strateji oyunları oldukça sevilen oyunlardı. Stratejinin altın dönemi denilebilecek yıllarda; Dune, Starcraft, Warcraft, Age of Empires gibi oyunlarla günümüzü gün ederken, bu listenin vazgeçilmezlerinden birisi de Command & Conquer serisiydi. Hatta öyle sevilen bir seriydi ki, içinden bir başka seri daha (Red Alert) çıkarmıştı.

Böyle bağ kurduğunuz bir serinin yeniden yapıldığını duyunca seviniyor, bir yandan da Commandos gibi örneklerde karşı karşıya kalınan tabloyu görünce ister istemez korkuyor, ‘acaba hep o anılardaki gibi mi kalsa?’ diye düşünmeden edemiyorsunuz. Ama bu sefer korkmaya gerek yok, sonda söyleyeceğimi baştan belirtmiş olayım; bu paket gayet güzel olmuş, emeği geçenlerin ellerine sağlık.

GDI vs NOD / Allies vs Soviet (Her iki durumda da Kane :))

C&C Remaster Collection içerisinde her iki serinin ilk oyunları, Command &Conquer ve Red Alert yer alıyor. Dolayısıyla bu inceleme de bir anlamda ikisi bir arada bir inceleme olacak :) Haliyle, her iki oyunun da detaylarına fazla giremeyeceğim. Ama zaten üç aşağı beş yukarı benzer deneyimler sunduklarını belirtebilirim. Seriyle ilk kez tanışacaklar için oyunların hikayesini kısaca aktarmış olayım:

Command & Conquer’da, yeni bir enerji kaynağı olarak ‘Tiberium’un bulunmasının ardından dünyanın iki kutuplu bir hale geldiği, bir yandan GDI güçlerinin diğer yanda da Brotherhood of Nod’un bulunduğu bir kurgu gelecek bekliyor bizleri. Burada, ya GDI tarafını seçip onlara göre ‘terörist’ olan NOD ile mücadele ediyor, ya da kendilerini ‘özgürlük savaşçıları’ olarak gören NOD saflarında yer alıp, GDI’a haddini bildiriyorsunuz.

Red Alert ise bir başka alternatif gerçekliği anlatıyor. Einstein, zaman yolculuğu yapıp Hitler’in ortadan kaldırılmasına yardımcı olduktan sonra, dünya Müttefikler (Allies) ve Sovyet güçleri arasında bölüşülüyor. Sonrasında da bu iki gücün çatışmasında safımızı seçiyor, savaşa dalıyoruz.

Görüldüğü üzere her iki oyunda da iki kutuplu bir dünyada bir taraf seçip diğer tarafı alt etmeye çalışmaktayız, bu ister Doğu-Batı çatışması olsun, ister Kuzey-Güney. Seçtiğimiz tarafa göre üretilebilen birlikler ve bazı görevlerin yapısı değişebiliyor. Örneğin, Sovyet tarafıyla savunmada kaldığımız bir görev, haliyle müttefikler için saldırı görevi oluyor. Ama sonuç olarak hangi tarafı seçerseniz seçin, karşınızda kendinize denk bir kuvvet buluyorsunuz. Zaten C&C serisinin sevilmesini sağlayan ana nedenlerden birisi de dengenin iyi kurulmuş olmasıydı.

Ana görevleri bitirdiniz, ek paketleri tükettiniz, sonra sıra skirmish ve online modlara geldi. Burada da ziyadesiyle zaman geçirmeniz mümkün. Oldu da bunlar da sizi kesmedi, oynayabileceğiniz onlarca harita sizlere yetmedi, bir de harita editörünü kullanıp kendi haritalarınızı oluşturmayı deneyin. Hiç olmadı arkadaşlarınızın hazırladığı haritalarda kapışın. Anlayacağınız içerik yönünden hiçbir sıkıntı yok.

Yine, yeni, yeniden…

İşin nostalji kısmını bir yana bırakıp ‘Bugün yine oynanır mı? Bu paket satın alınır mı?’ gibi sorulara cevap arayacak olursak, karşımızda gayet pozitif bir tablo bulunduğunu söyleyebiliriz. Yakın dönemde beni hayal kırıklığına uğratan Commandos örneğinin tam aksine, gayet özenli bir yeniden yapım söz konusu. Bunda elbette, bu işin altında da orijinal oyunları yapan ekibin imzasının olmasının payı büyük. Bu işe, o ilk zamanlardaki heyecan ve şevkle sarıldıklarını hissedebiliyorsunuz. Bugün artık tarihe karışmış olsa da Westwood Studios da unutulmamış; logusunu görünce gözlerimden iki damla yaş süzüldü, duygulandım yahu. İşte o sahnede, ekibin bu işi ne kadar tutkuyla yaptığını bir kez daha anladım. Hal böyle olunca, ortaya çıkan sonuç da gayet başarılı oluyor.

Oyunun grafikleri tamamen elden geçirilmiş ve gözünüzü tırmalamayacak bir hale gelmiş. Bu zaten beklenen bir şey. Ama bununla yetinmemişler. Oyun ara yüzünden zorluk derecesi seçimine, online kısmından ses ve müziklerine kadar pek çok şeyi de elden geçirmeyi ihmal etmemişler.

Serinin en sevilen yönlerinden birisi görev aralarında paylaşılan sinematiklerdi. İşte bu yeniden yapımlarla birlikte bütün sinematiklerin güncellendiğini görüyoruz. Tabii burada çok da üst düzey videolar beklemiyor bizleri. Ama orijinaline göre çok daha iyi göründüklerini kabul etmek gerek. Ayrıca, bonus içerikler kısmında da bol bol videoya yer verilmiş.

Serinin başarılı olduğu bir başka alan da müzikleriydi. Red Alert oynamış herkesin kulaklarında en azından “Hell March” çınlıyor olsa gerek. Remaster versiyonlarında, hem orijinal müzikler kullanılmış hem de bunların yanına gayet güzel parçalar eklenmiş. Anlayacağınız, yine kulağımızın pasını alıyor, yine bizi bizden geçiriyorlar. Oyunun bonuslar bölümünde saatler boyunca dinleyebileceğiniz parçalar mevcut. Uzun lafın kısası, Frank Klepacki yine imzasını atmış. Bu arada dilediğiniz anda menüyü açıp ‘Jukebox’tan istediğiniz parçayı seçip dinleyebilmek de güzel bir detay.

Arayüz ve erişilebilirlik kısmındaki geliştirmeler, oyunu günümüze taşımak konusunda atılan önemli adımlardan. Örneğin, her ne kadar farklı bina üretimlerini sıraya koyamasak da birim üretimleri için böyle bir sorun bulunmuyor artık. Şimdi bunu da ne diye belirtti diye düşünenler olabilir. Ama orijinal oyunların çıktığı dönemlerde günümüzde artık olmazsa olmaz gibi görülen bu tür özellikler yoktu. Aynı birimleri tek tıkla gruplandırma gibi özellikler var mesela, ne büyük nimet :) Tuş atamalarının ister klasik oyundaki gibi ister yapımcıların hazırladığı şekilde kullanabiliyorsunuz, olmadı kendiniz yeniden belirleyebiliyorsunuz. Kısayol tuşlarıyla yan panelin açılıp kapanması, tek tuşla orijinal grafikler ile güncel grafikler arasında geçiş yapmak gibi özelliklerle gayet oyuncu dostu bir tecrübe sunuluyor, oyun deneyiminiz daha keyifli bir hal alıyor.

Bunların üzerine bir de her iki oyunun bütün ek içerikleriyle geldiğini (-ki bunlardan bazıları daha önce konsola özel olarak gelen içerikler ve ilk defa PC’de oynama fırsatına erişiyoruz) düşününce, gönül rahatlığıyla önerilecek bir paket olduğunu söyleyebilirim.

Âdet yerini bulsun birkaç olumsuz noktayı da belirtmeden geçmeyeyim. Ne kadar yenilenmiş olsa da geride kalan 25 yılın kendisini hissettirdiği yerler de mevcut. Bazı durumlarda tek bir askerin koca ordunun yolunu tıkaması gibi örneklere denk gelip de bunlardan hiç bahsetmedi diye kulağımı çınlatmayın sonra:) Oyunun mekanikleri gibi görevlerde de bir yaşlanmışlık söz konusu. Dolayısıyla, benim gibi dinozorlardan değil de ömründe ilk kez bu tarz bir strateji oyunu oynayacaklardansanız, bu gibi noktalar sizi biraz rahatsız edebilir.

Artısıyla eksisiyle, iki oyunun yapılabilecek en iyi şekilde yenilendiğini ve bir şansı fazlasıyla hak ettiğini düşünenlerdenim. Oyun Steam'de 129 lira, PlayStore üzerindense 120 lira ve üstelik 12 taksitle satın almak mümkün. İster C&C serisinin hastası, ister bu seriyle yeni tanışacak bir oyuncu olun, bence mutlaka şans verin, pişman olmazsınız.

SON KARAR

Gayet özenli bir yeniden yapım sürecinin ardından, keyifli bir strateji deneyimi sunulmuş. Doya doya bir strateji tecrübesi yaşamak istiyorsanız, beklediğiniz oyuna kavuştunuz.

Command & Conquer Remastered Collection
Çok İyi
8.5
Artılar
  • Grafiklerden arayüz güncellemelerine her alanda yeniden yapım işinin hakkını vermişler.
  • Müzikler (Orijinalleri de zaten gayet iyi iken, yeni eklenenlerle de yüz güldürüyor)
  • Bütün ek içerikleriyle, eksiksiz bir paket
Eksiler
  • Fiyatı biraz yüksek (2 oyunluk bir paket olduğunu düşünüp sineye çekiyoruz, ne yapalım)

  • ‘Klasik strateji’ tarzı herkese aynı tadı vermeyebilir; bazı kısımları oyunun 25 yaşında olduğunu gösteriyor.

YORUMLAR
Pixlik
23 Temmuz 2020 10:05

ooo yorumlar uçurulmuş...

Parolamı Unuttum